Sümela Manastırı
Sümela Manastırı, Trabzon ilinin Maçka ilçesinde bulunan Karadağ'ın yamaçlarında, Altındere Vadisi'nde yer alan bir kaya oyma Yunan Ortodoks manastır kompleksidir ve deniz seviyesinden 1150 metre yükseklikte konumlanmıştır. Sumela, tek bir manastır olarak inşa edilmemiş, zaman içinde ihtiyaçlara göre ek bölümler eklenerek geniş bir manastır kompleksi haline gelmiştir. Manastır, Azize Meryem Manastırı olarak da bilinir ve şehir dışında, ormanlarda, mağaralarda ve su kaynaklarının yanında kurulma geleneğini takip eder. Manastırın giriş kapısının dışında, manastır her yönden çam ağaçlarıyla çevrilmiştir ve gizemli ve büyüleyici bir görkem oluşturur.
Sümela Manastırı, Doğu Karadeniz yayla turları ile gezdiğimiz, Yunanca "Sumela" adının "Melas" kelimesinden türemiş olabileceği öne sürülmektedir, bu kelime "siyah" veya "karanlık" anlamına gelir. Kimileri ismin manastırın kurulduğu kara renkli Karadağ'a atıfta bulunduğunu düşünürken, diğerleri bu ismin bölgede bulunan siyah tasvir edilen Azize Meryem'e bağlı olduğunu düşünür. Manastırın inşa edildiği Karadağ, koyu renkli bazalt ve andezit kayalardan oluştuğu için isminin coğrafi özelliklerinden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Sümela Manastırı'nın inşa tarihiyle ilgili çeşitli görüşler olsa da, günümüze ulaşan yapıların Trabzon İmparatorluğu dönemine, 13. ve 14. yüzyıllara ait olduğu bilinmektedir.
Trabzon ve çevresi Türk egemenliğine geçtikten sonra bile, Sümela Manastırı önemini korumuştur. Osmanlı padişahları manastırın haklarını ve ayrıcalıklarını özenle korumuş, birçok diğer manastır gibi ayrıcalıklar vermiş ve hediyeler göndermiştir. Fatih Sultan Mehmed'in manastırın haklarını tanıdığı ve bir fermanla koruduğu, Yavuz Sultan Selim'in manastıra iki şamdan hediye ettiği, II. Selim, III. Murad, İbrahim, IV. Mehmed, II. Süleyman ve III. Ahmed'in manastıra ilişkin fermanlar çıkardığı bilinmektedir. III. Ahmed ve I. Mahmud, manastırın iç duvarlarının restorasyonunu ve fresklerin yenilenmesini emretmiş, masrafları karşılamıştır. 19. yüzyılda, büyük binaların eklenmesiyle manastırın görkemli görünümü artmış, en zengin ve en parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemde rahiplerin sayısı yüzü geçmiş, Sultan Abdülhamid'in cömertliğiyle manastırın toprakları çevredeki on beş köyü kapsayacak şekilde genişletilmiştir.
1916-1918 yılları arasında Trabzon'un Rus işgali sırasında manastır el konulmuş ve Kurtuluş Savaşı sonrası nüfus mübadelesiyle bölgede yaşayan Yunanların Yunanistan'a göç etmesiyle manastır tamamen terk edilmiştir. Sonrasında ihmal nedeniyle harap olmuş, 1930'da yangın geçirmiş, büyük hasar görmüş ve taş kısımları çökmüştür. Birçok fresko çıkarılmış ve çalınmıştır. 1972'de Kültür Bakanlığı tarafından korunması gereken bir alan ilan edilmiş, 1981'de doğal koruma alanı olarak tescillenmiştir. 1987'de Altındere Vadisi'nin milli park ilan edilmesiyle manastır daha iyi koruma altına alınmıştır. Manastır kompleksi ana kaya oyma kilise, birkaç şapel, bir mutfak, öğrenci odaları, bir konukhane, bir kütüphane ve kutsal bir pınardan oluşur. Ayrıca, manastırın girişinde yamaç üzerine dayanan restore edilmiş bir su kanalı bulunmaktadır. Manastıra giden ana giriş dar bir merdivenle ulaşılır ve 62 basamaktan oluşur. Giriş kapısının yanında bekçi odaları bulunur ve oradan 76 basamaklı bir merdivenle daha aşağıya, ana kiliseye ulaşan bir iç avluya erişilir. Bu bölümde ibadet yeri, kayadan damlayan suyun kutsal özelliklere sahip olduğuna inanılan kutsal bir pınar ve üç ila dört şapel bulunur. İniş merdiveninin sağ tarafında kütüphane ve konuk odaları bulunur. Manastırın dört katlı alt bölümü, 72 keşiş hücresi, depo odaları, kilerler ve mahzenler içerir.